Bugünkü hormonumuzun
adı, oxytocin. Oksitosin yani. Ben kendisiyle ilgili edindiğim bi kaç küçük
bilgiden sonra, “AHA SEKS HORMONUNU ÖĞRENDİM!” diye çıldırdım ama bundan daha
derin bi mevzu olduğu kesin. Oksitosin, hipofiz bezinin arka lobundan
salgılanan hormonlardan biri. Ve beyinde olduğu gibi kanda da üretilebiliyor. Kişileri
birbirine bağlayan ve güven yaratan bu hormonun orgazm ve çocuk doğurma
esnasında arttığı biliniyor. Yani seviştiğiniz insana aşık olmanız ve ona duyduğunuz
güvenin artması baya olası. Artık bu bilgiyi de nasıl kullanırsınız bilmiyorum,
kolay gelsin. Doğum esnasında da oksitosin ortaya çıkıp, gerekli kasılmaların
oluşmasını sağlıyor. Doğum öncesi ve sonrası artışa geçen oksitosin sayesinde
anne ve çocuk arasında sıkı bir bağ oluşuyor. Hatta yapılan araştırmalara göre
sezaryenle doğum yapan anneler çocuklarının ağlamalarına normal doğum yapan
annelere göre daha az duyarlı. Bunun sebebinin de oksitosin olduğu sanılıyor.
Sezaryen doğum yapan kadınlarda, doğum sonrası depresyonun da daha fazla
görüldüğü biliniyor, yani tüm bunlar oksitosinin az salınımı yüzünden olabilir.
Alakasız bi şekilde acı biber yerken de artan bu hormon, aynı zamanda masaj
yapılandan çok masaj yapanda da artıyormuş. Masaj terapistinizle aranızda
duygusal bir bağ oluşması çok da şaşırtıcı değil yani (Masaj terapistiniz
varmış mesela). Tek eşliliğe yönelenlerde, bu eğilimin sebebi de oksitosin.
Mesela, fındık faresi en yüksek oksitosin seviyesine sahip hayvan olduğundan,
minik fındık fareleri bir eş seçtikten sonra başka bir eşe ihtiyaç duymuyorlarmış.
Ve oksitosin seviyeleri azaltıldıkları anda, biricik eşlerini bırakıp
kendilerine başka başka eşler aramaya kalkmışlar. PİÇLER.
Güven arttıran, empati
kurdurtan bu hormon, olumlu anılar yaratmamıza da yardım ediyor. Sosyal
ortamlarda insanlara nasıl uygun tepkiler verileceğini, diğer insanların verdiği tepkileri anlamamızı ve göz
teması kurabilmemizi sağlıyor. Bu yüzden, meselaa burundan emüklenen oksitosinin
sosyal fobisi olan ya da otizm gibi sosyal ortamlarda problem yaşayan hastalar
için kullanılabileceği düşünülüyor.
Oksitosinin
insanların %5’inde herhangi bi uyarıcıya rağmen salgılanmadığı görülmüş ve biz
bu insan grubuna şu sıralarda “piçler” diyoruz. Yüksek düzey stres, testesteron
hormonu ve olumsuz çocukluk, oksitosin salınımını azaltıyor.
Ama tabi bazı araştırmalar da oksitosinin o kadar abartılmaması
gerektiğini, çünkü koşulsuz sevgi ve mutluluk yaratmadığını iddia etmişler. Bir araştırmaya göre, olumlu hatıralar yaratmaya yardım eden, bu hormon eğer
annenizle ilgili kötü anılarınız varsa oksitosin seviyeniz ne kadar arttılırsa
arttırılsın o eski kahırlı anıları olumlu hatıralara dönüştürüp sizi mutlu
edemiyor.
Sosyal
medyayı kullanan insanlarda da oksitosin seviyesinin arttığı görülmüş. Bunun sebebi de diğer
insanlarla iletişim içine girmemiz ve bi birliktelik yaşamamız. Sonuç olarak; insanlara sarılmanız, onlara dokunmanız, bi iletişim içine girmeniz oksitosin seviyenizi arttırmanıza, stresinizi azaltmanıza ve mutlu olmanıza yardımcı olacak.
Bol bol sarılın ve buralarda
kalın yani, sevgiler.